20 Nisan 2010 Salı

Öfke

Son günlerde iyice azalmıştı, durup dururken ortaya çıkan öfke nöbetleri, bir anda patlayıveren kızgınlık hali. Hep, geçmişten gelen kötü bir kareyle başlayıp kalp çarpıntısı ve hızlı soluk alıp vermeyle pik yapıyor, ardında yorgunluk ve ümitsizlik bırakarak sonlanıyordu. Geçen hafta yine hortladı bu nöbet, kendimle ilgili olmayan kötü bir haber karşısında. Üstelik son zamanlarda çok da iyi geçinemediğim ve içten içe kızdığım br arkadaşımın uğradığı ya da uğrayabileceği bir haksızlık üzerine. Kendimle ilgili öfke nöbetleri yetmiyormuş gibi şimdi başkalarıyla ilgili konularda da aynı sıkıntıyı yalıyorum.
Greenberg ve Paivio'nun yazdığı "Working with Emotions in Psychotherapy" adlı kitapta öfkenin genellikle ikincil bir his olduğunu anlatıyor. Öfkenin, o anda oluşan durumla ilgili değil de daha önceden yaşanmış çeşitli olaylar sonucunda gelişen geleceğe dönük korkular tarafından tetiklendiğinden bahsediyor. Örneğin bir evebeyn, çocuğunun yola doğru koşması karşısında öfkelenebilir. Çünkü çocuğunu kaybetmekten korkmaktadır. Öfke, korku ya da benzer hisler sonucu oluşan fiziksel ve duygusal gerilimlerin atılmasına yardımcı olan bir histir demekte yazarlar.Halihazırda hissettiğim öfkeyi ve altında yatan sebepleri birebir açıklıyor buradaki tanımlamalar. Malesef ki bu rahatsız edici durum için bir açıklama yetmiyor. Bu kalp çarpıntılarını durdurmanın ya da oluşan öfkeyi pozitif şekilde kullanmanın yollarını öğrenmek zorundayım.

8 Nisan 2010 Perşembe

Kavaklıdere

Bundan önce benim için Kavaklıdere TRT'nin adresinde yeralan bir semt ismiydi. Meğerse Ankara'nın Elmadağ'ıymış.Taksiyle kalacağım otelin sokağına girdiğimizde ablaları görünce "anam" dedim "nasıl bir otelde kalacağım acaba?". Neyse ki problemsiz atlattık.