10 Ağustos 2011 Çarşamba

Anahtarı evde unutunca

Bugün anahtarımı evde unuttum. Daha doğrusu evden cıkarken evin anahtarı yerine labın anahtarını almışım. Evden çıktım, kapıyı çektim, elimi cebime atıp anahtarı çıkardım ve başımdan kaynar sular boşaldı. Elimde anahtarlar, karşımda duvar gibi kapı öyle kalakaldım. Bu kadar yıkılmamın nedeni halihazırda Napoli'de kimse olmaması. Ağustos ayı boyunca tüm halkının tatil yaptığı tek ülke olan İtalya'da tanıdığım herkes tatilde. Önce ev arkadaşımı aradım. İsviçre'deymiş... Ailesi de Puglia'da tatildeymiş. Oradan anahtar alabilme ihtimalim sıfırlandı. Ev sahibi zaten Haziran başından beri Yunanistan'da. Ev sahibini annesini aradım. O da ağdalı İtalyanca'sıyla Napoli'de olmadığını ve zaten kendisinde de anahtar olmadığını 10 dakikada anlattı (En azından ben 10 dakikada ancak anladım). Zaten kapıcı da Ağustos başından beri tatilde. Ne yapsam diye düşünürken etrafa soruştrmaya başladım. Arada alışveriş yaptığım markete ve dondurmacıya ne yapsam diye sordum. Onların da hiçbir fikri yoktu. Çilingir gibi bir şey soruyorum. Haberleri yok. En sonunda marketteki eleman itfaiyeyi aramamı söyledi. Önce çekindim. Sonra ev arkadaşım ne yaptığımı sormak için arayıp aynı şeyi söyleyince aramaya karar verdim. Biraz zor da olsa anlaştık. Böyle bir duruma gayet alışkınmış gibi duruyorlardı. Sonra teyit için aradılar teyitleştik. 20 dakika sonra ortalığı inleten sireniyle bir tane itfaiye aracı geldi (İtalya'da sireni olan bir araç yanınzdan geçince geçici sağırlık yaşıyorsunuz). Abilerle tanıştık. "Tamam hallederiz" dediler. "Sen hiç merak etme (non ti preoccupare)" deyince ben biraz gerildim. Çünkü bir İtalyan bugüne kadar ne zaman bana bunu dese o iş öyle dediği gibi kolay hallolmadı. Nitekim gelenek değişmedi. Ellerindeki X-ray filmiyle 30 dakikalık kapı açma uğraşı sonuç vermedi ve pencereden girilmesine karar verildi. 20 dakikalık bir süre de uygun merdivenli itfaiye aracının beklenmesi ile geçti. Bu arada ilk itfaiye aracını ve İtalyan tulumbacıları (pompiere) görenler etrafa toplanmaya başladılar. Bizim marketle dondurmacı milleti bilgilendirmekte gecikmedi. Sonra yine ortalığı inleten sireniyle merdivenli itfaiye geldi. İtfaiyenin yanaşması, sabitleyici ayaklarının açılması, merdivein çıkması yine nereden baksan 20 dakika aldı. Bu 20 dakika içerisinde etrafımızdaki kalabalık epey artmıştı. Bizdeki gibi millet tiyatro izler gibi izliyordu olan biteni. Bense gülsem mi ağlasam mı bilemeden anlamsızca sırıtarak ortalıkta dolaşıyor, ne olmuş burada sorularını önemli birşey yok diyerek geçiştiriyordum.

                                                                            

Resimlerden görüldüğü gibi mutfak penceresinden iki abi içeri girdi. Ben yukarı çıktım ve kapıyı açtılar. Garip ve komik bu tecrübe sonrası balkonumdan itfaiyeye el sallayarak onları uğurladım.